Rüya Nedir?

İlk insanın yaratılışından bugüne kadar filozoflar, bilim adamları rüyayı çeşitli şekillerde açıklamışlar, düşünmüşler, fakat rüyanın ne olduğunu kesin bir şekilde belirleyememişlerdir. Rüya, soyut bir dünyadır. Uyku sırasında kişinin bilinçaltında düşüncelerinin, özlemlerinin ya da isteklerinin bir film şeridi gibi göz önünden geçtiği varsayılır. İşte bu olguya rüya adı veriliyor. Rüyalarda yaşananlar inanılmayacak kadar hızlı gelişir. Birkaç dakikalik rüya esnasında bile çok uzun sürdüğünü sandığımız olaylar birbirlerini izlerler. Bu nedenle de rüyada zaman kavramı yoktur.

İlkel toplumlarda ise rüyaya çok önem verilmiştir. Rüyalar, tanrıların bir ödülü ya da cezası olarak nitelendirilmiştir.

İstatistiklere göre insanlar gecede yaklaşık 4 ile 5 rüya görür. Rüya görmediğinden bahseden insanlar, aslında sadece rüya gördüklerini hatırlamıyorlardır. Uyku esnasında rüya görmek laboratuarlarda bilimsel olarak tespit edilmiş bir gerçektir. Rüyalar bizlere genelde anlamsız ve birbirinden bağlantısız parçalar gibi gelebilir. Ama rüyalarımız, kendimizle ve hayatımızla ilgili çok şey anlatmaktadır.

Rüya aynı zamanda, öldükten sonraki yaşantımız ile de ilişkilendirilir.

Stanford Tıp Merkezi Uyku Kliniği doktoru Dr.William Dument'in görüşüne göre ise; rüya görmek, insan sağlığı için son derece önemlidir. Rüyalar fiziki dengenin oluşmasını sağlamaktadır. Sabaha karşı olan saatlerde ise, daha fazla ve daha çok birbirinden kopuk rüya görmenin de beynin gelişimine katkısı olduğu bilinmektedir. Çok kişinin rüyayı farklı biçimlerde açıklama çabası olmuştur. Rüyaların işleyişinin açıklanması bilimsel topluluğun genel kabulüne göre varsayımlar düzeyinden öteye pek gidememiş olup, rüyalar halen gizemini korumakta olan bir inceleme alanını oluşturmaktadır. Rüyaların gerek tahminlere konu olması bakımından, gerekse ilham kaynağı olması bakımından uzun bir geçmişi vardır. Tarih boyunca insanlar mesaj taşıdıklarına inandıkları rüyalardan anlamlar çıkarmaya çalışmış ve rüyalar aracılığıyla gelecek hakkında tahminlerde bulunmuşlardır.

Rüya ve REM

Uyuma problemi yaşayan insanlar haricindeki diğer bireyler, şüphesiz ki hayatları boyunca pek çok rüya görürler. Bu konuyla ilgili bir çok araştırma yapılmış ve rüya görme eyleminin bir çok nedeni olduğu saptanmıştır. Görülen rüyaların büyük çoğunluğu, REM ( Hızlı Göz Hareketleri) uykusu adlı uyku safhasında meydana gelmektedir.

Rüyanın aktif olarak görülmesini sağlayan ve rüyanın içeriğini oluşturan element, insanın psikolojisidir. İnsan psikolojisinin yardımıyla oluşan bilinçaltı ise rüyaları şekillendiren asıl kısımdır. Bu nedenle insan psikolojisi ve bilinçaltı ortak bir işbirliği sürdürerek rüyaları meydana getirirler.

Rüyalarımızda gördüğümüz şekiller ve objeler aslında birer semboldür. Bu semboller kişiden kişiye değişmekle birlikte, her birey için farklı anlamlar taşırlar. Ayrıca bu semboller bize günlük hayatımızdan bazı olaylar ve kişiliğimizle ilgili bilmediğimiz bazı olgular sunarlar.

Rüyaları tanımlama aşamasında ünlü düşünürlerden Jung; rüyada görülen imgelerin insanoğlunun birikimlerinin yansımasının bir yansıması olduğunu belirtmiştir. Diğer bir deyişle, rüyalar herhangi bir zamanda görülen ve farkında olmadan beynimizde yer eden ayrıntıların, imge ve sembollerin periyotlar halinde dışa vurumudur. Rüyalarda görülen bu imgeler, ruh halimize, duygusal benliğimize ve hayat tecrübelerimiz doğrultusunda şekillenir.

Rüya Sembolleri Nelerdir?

Rüya sembolleri, rüyamızda gördüğümüz birtakım ögelerin özelliklerini içeren şekiller bütünüdür. Örneğin, bazı yapılar, hayvan figürleri, objeler gibi. Rüyalar Rüyaların, anlamları doğrultusunda kelimelere dökülebilmesine rağmen, semboller bu şekilde doğrudan dillendirilmezler. Rüya sembolleri genel olarak metafor özelliği taşır. Örneğin; bir birey rüyasında çalıştığı binanın yanıp daha sonra da yıkıldığı görmüş ise bu durum metaforik olarak şu şekilde değerlendirilebilir. Bireyin çalıştığı bina; o kişinin kariyeri adına spesifik bir özellik taşır ve bireyin gördüğü yangın onun işi konusunda sahip olduğu istek ve tutkuyu ancak binanın yıkılışı da onun bu tutkusunun yerle bir olduğunu simgeler. Bu nedenle, bu örnekte de görüldüğü üzere rüya sahibi, bilinçaltında işini karşı istekli ve tutkuludur; ancak yaşadığı bazı olaylar onun üzerinde olumsuz etki göstermiş ve birey eski performansını yitirmiştir. Buradaki rüya sembolleri, bireyin işi ile ilgili olan düşüncelerini ve gerçek hayatta ki duygusal halini yansıtmaktadır.

Görüldüğü üzere semboller kişinin alt benliği rüyalar aracılığıyla su yüzüne çıkarmaktadır. Bunun nedeni, bireyin bilinçaltının gerçek hayatındaki iletişim ögelerini açığa çıkarmasıdır.

Metafor Ne Demektir?

Metafor kelimesi Yunancadan gelmekte olup; anlamı ‘geçiş’ yada ‘taşıma’dır. Burada; taşıma kelimesi ile empoze edilmek istenen asıl anlam; rüyalar aracılığıyla alt benlikteki şekillerin, fikirlerin ya da kelimelerin taşınıp bireye iletilmesidir. Metafor, rüyalarda görülen ögeleri karşılaştırmak ve birey açısından önem taşıyan konulara açıklık getirmek amacıyla kullanılan bir figürdür.

Bir örnekle açıklayacak olursak; rüyada görülen ateş bir metafordur ve bu metafor bireydeki tutkuyu, azmi veya aşkı sembolize edebilir. Burada ki ateş ve tutku kavramları birey için bir karşılaştırma mekanizması oluşturur ve kişinin önemsediği durumların açığa çıkmasına yardım eder.

Bir başka önemli hususta, bireylerin rüyalarında gördükleri imge ya da şekillerin anlamlarına sözlük aracılığıyla ulaşmasıdır. Bu yanlışın asıl nedenleri;

  • Rüyalarda görülen semboller bazı kavramları temsil ettiği için sözlükte gördüğümüz temel anlamlar ile örtüşmeyebilir; yani bizi yanıltabilir.
  • Görülen bu sembollerin anlamları kişinin alt benliğine göre değişir ve anlamları farklılık gösterebilir.
  • Bu nedenle rüyanın tam anlamına ulaşabilmek adına kelimenin anlamına değil, metaforun anlamına bakılmalıdır.

Rüyalar üzerine yapılmış teoriler rüyaların yapısına göre dört şekilde sınıflandırılmıştır.

İlk aşama olarak; rüyayı ‘açıklama’ kısmını ele alalım. Bu evrede, rüyada öncelikli olarak görülen durum, koşul ya da olaylar rüyanın ilk aşamasını oluşturmakla birlikte, rüyayı açıklayabilmemiz adına oluşturduğumuz ilk evredir.

İkinci aşama olarak; rüyanın ‘taslağının çizilmesi ya da planlanması’nı ele alabiliriz. Bu aşama; görülen rüyanın nasıl bir yol izlediğini oluşturmamızda ve gerçek hayatımızda yaşadığımız değişimleri gözlemlememizde yardımcı olabilir.

Üçüncü aşama olarak; rüyanın ‘en yoğun olarak görüldüğü doruk noktası’ ele alınabilir. Rüyanın bu kısmı alt benliğimizin yansımalarını oluşturur.

Dördüncü aşama olarak; Rüyanın son aşaması olan bu kısım, rüyanın ‘dokunması ve şekillendirilmesi’ şeklinde ele alınabilir.

Carl Jung, rüyanın oluşum sırasını belirleyen bu dört safhanın öneminden bahsetmiştir. Çünkü, rüya sahibi herhangi bir şekilde rüyanın gidişatını veya sonunu bilinçli olarak değiştirememektedir. Diğer bir deyişle, bireyin bilinçaltı, rüyalar aracılığıyla kişiye doğruları açığa çıkarma yönünde baskı uygular.

Rüyaların oluşumu, yapısı ve önemli noktalarını belirleyip daha iyi kavrayabilmek adına Carl Jung’ın ve Sigmund Freud’un bu konuda yapmış olduğu çalışmalar incelenip okunabilir.

A B C Ç
D E F G
H I İ J
K L M N
O Ö P R
S Ş T U
Ü V Y Z